29 Ocak 2011 Cumartesi

Sıcak bir bayram günüydü

yaz sonuydu, pazardı, bir bayram günüydü ve biz anlamsız bir şekilde çalışıyorduk. tüm bunlara rağmen bugünde işyerinde olmaktan zerre şikayetçi değildim. çünkü o da burdaydı. işe başlayalı çok olmamıştı. henüz yeni tanışıyor sayılırdık ve muhabbetimiz şimdiki cıvık halini henüz almamıştı. çok hoş bir kızdı. merhaba- merhabanın bir sonraki seviyesindeydik, çekingen şakalaşmalar, hiç bişey konuşmadan karışılıklı "merhaba" anlamındaki gülümsemelere kadar gelmiştik. hoş bir kızdı, ismi merve'ydi, muhabbet ediyorduk ve pazar günü bayramda çalışıyor olmam canımı hiç sıkmıyordu.

konuşuyorlar


 koca şirkette 5-6 kişiydik. öğlene doğru yandaki lokantadan yemek söyledik. siparişler gelince herkes yemek masasında toplandı ve önlerindeki yemeklerle ilgilenmeye başladı. bir ara merve'yle muhabbete daldık. her yeni tanışan iki insan gibi ilgi alanlarımızdan bahsediyorduk. arada espriler yapıp onu güldürmeye çalışıyor, bunu başarınca da çok mutlu oluyordum. muhabbet devam ederken, bi süre sonra tam karşımda oturan eleman lafa karıştı. "ne anlatıyosun aslanım sen?" dedi. başta üstüme alınmadım ama masada benden başka konuşan olmadığını farkedince dönüp mert'e baktım. yemeğin bi kısmını yemeyip bırakmış, kürdanla dişlerini karıştırıyordu. bir katilin kurbanına baktığı nefreti bakışlarıma takınarak gözlerimi mert'e diktim. "eyvah, kesin dengesiz dengesiz konuşacak şerefsiz" diye geçirdim aklımdan. "ne diyosun oğlum sen, kız işe yeni başlamış, hemen yazılıyosun. iş arkadaşımız lan o bizim, bacımız bir yerde" diyerek lafını devam ettirdi. tam tahmin ettiğim gibi aptalca konuşuyordu. merve'ye döndüm, o da bana baktı. mert'le henüz muhabbeti yoktu ve onun bu fevri çıkışından sonra tedirgin olmuş bir hali vardı. gözlerimi kırpıp başımı hafifçe eğerek sakin olması gerektiğini işaret ettim. tekrar mert'e dönerek."oğlum hasta mısın lan sen? ne yazılması, tanışıyorum işte kızla. kötü bi'işey mi yani bu?" diyerek alttan aldım. "ne tanışması lan it, resmen içine düştün kızın!" diyerek denyo denyo konuşmaya devam etti. daha fazla alttan almanın bi anlamı olmadığını farkedip merve'ye döndüm. "merve'cim, biliyorum tanışalı pek zaman geçmedi ama müsaade edersen bi-iki çift küfür etmek istiyorum şu or*spu çocuğuna" dedim. gözlerini devirip başını hafif öne eğdi ve utanarak gülümsedi. bu hareketinden gerekli müsaadeyi aldığımı hissederek ani bi şekilde bakışlarımı mert i*nesinin gözlerine kilitledim. "oğlum bak senin ananı bacını s*kerim, göt!" diye çıkıştım. "ne lan kızın yanında saçma saçma konuşuyosun, beni de rezil ediyosun. hem ben sen miyim her gördüğüm kıza yazayım" diye de devam edip, mert'i insanların önünde küçük düşürmeye çalıştım. masadaki herkes buz kesmişti. merve dışında bir kız daha vardı ve yemeğini bırakıp hızlıca ağzını peçeteye silerek ortamı terk etti.  mert bi anda ayağa kalkıp "oğlum akıllı ol, oyarım allahıma seni"diyerek beni tehdit etti. küçük düşmüş bi insandan çok, avını parçalamaya gelen bi leopar görüntüsü çiziyordu. bir isyan belirtisi olarak tabakta yarım kalmış yemeğimi masanın ortasına doğru hafifçe ittim ve "senle mi uğraşıcam yaa, hayatta senin seviyene inmem dostum" dedim. ardından elimdeki çatalı masaya fırlattım, ancak elimin ayarını tam yapamamış olucam, çatal masada kalmadı, fiyuup diye mert'in üstüne uçup, bacağına çarptı ve yere düştü. bi anda dellenip masanın yanını hızlıca turlayarak seri adımlarla yanıma geldi. tam yanımda dikilip "derdin ne oğlum senin ha? derdin ne" diye sormaya başladı. belli ki kavga istiyordu. merve de yazık korkudan ne yapacağını şaşırmış halde, "yapmayın ozan hiç gerek yok yaa" diyerek kolumu tutuyordu. ayağa kalktım, göz göze geldik. bi yandan mert'e bakıyor, bi yandan "daha ilk günden şerefsizin yaptığına bak yaa, sıçtı kızla muhabbetin içine" diye içimden geçiriyordum. "bak dostum benim derdim senle değil. sen durup dururken lafa karıştın, senin yaptığın resmen şerefsizliktir lan!" diyerek, az önceki analı bacılı küfürleri, şerefsiz kelimesi seviyesine çektim. zira mert iri yarı bi insandı ve olası bir kavgada rahatlıkla ağzımı burnumu kırabilirdi. dilini dişlerinin arasında katlayarak yumruğunu havaya kaldırdı. tam ben "eyvah kavga var, pis dayak yiyecez"diye düşünürken masadakiler gerginliğin daha fazla büyümesini engelleyerek araya girdiler ve mert'i ortamdan uzaklaştırdılar... 


o gün densizliği yapan mert i*nesiydi. ama ağza alınmayacak küfürleri ettiğim için suçlu ben oldum. merve bana bi süre soğuk davrandı. başlarda ona da uyuz oldum ama sonra hak verdim. sonraları aramız düzeldi. yaz bitti, kış geldi. bayramın üstünden çok geçti. mert işten ayrıldı. merve'yle muhabbetimiz "naber kanka yaaaa" gibi iğrenç bi kıvama geldi...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder