29 Ocak 2011 Cumartesi

Bahçeli Ev

"Geç, içeri geç" dedim. İşte yine kapımdaydı. sessizce içeri girip pencereye yöneldi. Dışarıda yağan yağmuru izliyordu. Gideli daha iki gün bile olmamıştı...
Pek olmadı bu semte taşınalı, 6-7 ay falan.. Tanıdığım tek insan biraderimin çocukluk arkadaşıydı başta, sonraları bi'kaç esnaf sağolsun muhabbetlerini esirgemediler. Cengiz abiye iki bira borcum var, unutmadım. Arada sırada ufak çaplı yangınlar yaşadığım bi evim var. Bira güzel, abimle muhabbet güzel, ama ev güzel değil. Dostum dediğim, ufacık veletken tanıştığım insanlarla çok az görüşmeye başlamıştım ve diğer insanların muhabbetleri bi süre sonra sıkıcı olmaya başlamıştı. "Kardeşim" dediğim insanlar tanıdım geçen bu zamanda, işyerinde, ona eyvallah. Ama yine de olmuyordu. Eksik birşey vardı..
İstanbul'da Hadımköy diye bi' yer var. Şehrin daha çok "bilinen" köylerinde oturan insanlar, bu semtin adını daha önce hiç duymamıştır, eminim, öyle bi yer. Bi' de bu Hadımköy'ün yolu var. O yoldan basıyosun 418'le, hoop Avcılar'dasın. Kırk beş dakika sürebiliyor, saate göre. Ordan metrobüsle Şirinevler 20 dakika falan. Tak, iniyosun 5 dakika yürüyosun, evdesin. Klasik bi gece vardiyası dönüşü. Evden çıkıp tekrar işe gitmem için beş saatim var bu 5 saatte tüm insani ihtiyaçlarımı gidermem gerekiyordu, buna uyku da dahil. Evin olduğu caddeye doğru yürürken, cep telefonumun saatine baktım. Tam olarak on iki otuz altıyı gösteriyordu. Karşıdaki tekele uğradım. "Selamın aleyküm" diyip bira dolabına yöneldim. iki bira bi' de uykusuz alıp parasını ödedim. Tam çıkacakken geri dönüp"Haa Cengiz abi sana iki bira borcum var dur onu ödiyim yaa sana"dedim. "Bi' de abi ben ÖTV zammından önce aldım o biraları, şimdi sen zamlı fiyat çekersin kekekekeke" diye de iğrenç bi' espri yaptım. Cengiz abi donakalmıştı. "heh-heh" diye gülüp "Olur mu hiç öyle şey yeğenim varsa beş lira ver." dedi. İşler kesattı ve bu durum Cengiz abinin canını sıkıyordu. Cüzdanımı karıştırdım, beş lira yoktu. O gün giydiğim giysilerim totalde sekiz cep taşıyordu; hepsini kontrol etmem uzun sürebilir, iki iş günüm arasındaki beş saatlik kısacık zamanımın afedersiniz .mına koyabilirdi. Cüzdanı tekrar kıç cebime koyduktan sonra hiç vakit kaybetmeden, "Abi ben üstümdeki son paramla bu biraları aldım şimdi senden, hiç kalmamış, ben beş lirayı yarın veriyim sana" dedim. Ortam iyice buz kesmişti. "Hadi kolay gelsin abi sana" diyip oradan uzaklaştım. Eve gelip mutsuz bir şekilde biralarımı yudumlamaya başladım. Açtım Umut Sarıkaya'yı okudum, Uğur Gürsoy'un eski işleri vardı. Bi' tanesi dışında diğer karikatürlerini okumuştum. Dergiyi bi kenara bıraktım. Son bi'kaç yıldır telefon taşımayan dostum Gürcan'ın iş yerini arasam mı? diye düşündüm. Sonra "Kontür çok girer lan" diyerek vazgeçtim. Bir diğer sevgili kardeşim Fatih'i aradım, telefonu kapalıydı. Akşam çalışıyordum zaten, paslaşmamız olasılıklar dahilinde değildi. Yine de Parseller semtinin mütevazi bir pileysiteyşın kafesinde pes turnuvası kapışmak biraz kafamı dağıtabilirdi. Messi'nin harika çalımları ve Çavi'nin oyunu okumaktaki yeteneğini sanal dünyada sergilemek güzel olurdu ama ben bu keyfimi ertelemek zorundaydım. Vazgeçip önümdeki birayla ilgilenmeye karar verdim. Uykum vardı, yorgundum ama alkol ve müzik keyfimi biraz olsun yerine getirmişti. Çalan müziğe bağıra bağıra eşlik ettim. Sonra daha sakin şeyler dinledim...

                                                                                   
Sanal alemde sıklıkla forwardlanan...
Bi' ara bahçe kapısından tıkırtılar gelmeye başladı. Her bir pati darbesi, "Beni içeri al, açım ve üşüyorum" dercesine kapıda yankılanıyordu. Bahçe kapısını açtım,"Geç, içeri geç" dedim. Geçen gün odayı havalandırmak için camı açtığımda da ordaydı. Serseri gibi sormadan etmeden odama girmişti, karnını doyurup tekrar bahçeye salmıştım. Özlemiş demek ki, iki gün olmadan geri gelmişti. Pencereye yönelip dışarıda ki yağmuru izledi biraz. Salam verdim, yedi. Biralarımı içip müziği kapattım. Yapıcak bi'şey yoktu ve evden erken çıkmaya karar verdim. Bahçe kapısını kapadım, "Takıl bugün evde, ısınırsın lavuk" diyip evden çıkmak üzere yola koyuldum. Ertesi akşam serbesttim ve pileysıteyşın oynamak güzel olabilirdi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder